Said Bey'in Ankara'dan karısı Adviye Hanım'a gönderdiği mektup
DC FieldValueLanguage
dc.provenanceSaid Bey (Tez) ve Ailesi. Arşiv, (Said Bey'in kızının torunu) Hatice Gonnet Bağana tarafından bağışlanmıştır - Said Bey (Tez) and his family. The archive was donated by (the granddaughter of his daughter) Hatice Gonnet Bağana.-
dc.creatorSaid Tez-
dc.date.accessioned2018-09-09T16:32:33Z-
dc.date.available2018-09-09T16:32:33Z-
dc.date.issued1927-09-17-
dc.identifierAFMSBTDOC028-
dc.identifier.other83836-
dc.identifier.urihttps://archives.saltresearch.org/handle/123456789/33412-
dc.descriptionMektupta "Ankara, Cumartesi, 17 Eylül / Adviyeciğim; Ömrüne bereket, bu gezme bana ne kadar iyi geldi bilesin! Üstümde bir sıkıntı vardı, gitti. Beni oyaladı. Ruhumu açtı. Sebeb olduğun için sana çok dua ettim. Haydarpaşa'da trene bir saat evvel bindik. İsabet olmuş. Birinci mevki kondüktörüne bahşiş vadettik. Bizim kompartımana kimseyi sokmadı. Vehbi Bey bir tarafa ben bir tarafa ferah ferah uzandık. Rahat geldik. Yataklı vagondan ziyade rahat ve ferah oldu. Trenin lokantasında sekizde akşam taamını ettik. Ben yalnız, az miktarda olarak, patatesli hindi, bir ufak pasta gibi bir şey, bir parça beyaz peynir ve kavun yedim. Midemi bozarım diye ödüm koptu. Hem senin tenbihini hatırladım. Saat birden sonra iki üç saat kadar uyuyabilmişim. Sabaha karşı tren durdu. Eskişehir’e gelmişiz. Saat dörde çeyrek var. Uyandım. Zifir gibi karanlık. İstasyon tenha. Herkes uykuda. Vehbi mışıl mışıl uyuyor. Ben bir daha uyuyamadım. Zaten saat beşe gelir gelmez sabah oldu. Ortalık ağardı. Sekizde giyinip temizlendik. Yine Vehbi ile lokantaya gittik. O bir güzel sabah kahve altısı etti, ben bir kahve ile bir fincan sıcak süt içtim içine de biraz bikarbonat attım. Saat öğle vakti on ikiyi yirmi beş geçe Ankara'ya vasıl olduk. Bizimkilere iki sürpriz olsun diye ibtida istasyondan eve yalnız Sami Bey'i gönderdik. Ona bir ayrıca sevinmişler. Cuma olduğu için öğle taamına mühendis İlyas Bey ve haremi oradalarmış. Sami Bey’e sıkı sıkı tenbih ettik. Bizim Ankara'ya geldiğimizi, trende beraber olduğumuzu söyletmedik. Yalnız Vehbi Bey bir iki güne kadar gelecek dedirttik. Benim tarafımdan da bol bol selamlar söylettik. Biz Vehbi Bey’le bir arabaya binerek yukarı eski Ankara'ya gittik. Otel bulduk. Vehbi Bey oda tuttu. Eşyasını çıkardı. Traş oldu. Yıkandı. Ben de bir daha yıkandım. Bir saat sonra çıktık. Orada iyi bir lokantada yemek yedik. Ben korkumdan yine bir şey yemedim. Zaten seyahat yorgunluğu iştahımı kapamıştı. Bir kabak dolmasıyla kavun yedim. Saat ikide bir otomobil ile Yenişehir'e eve geldik. Bahçenin sokak kapısı önünde duvarın üzerinde Nesrin ile Sami Bey oturuyorlar. Otomobil onların önünde durdu. Nesrin içinde beni ve Vehbi'yi görünce avaz çıktığı kadar (büyük babam) diye bağırarak koştu. Semiramis, Güzin, Ziya, Hayri ve İlyas Bey ve haremi hep bina merdiveninin üstünde kapı önünde taraça gibi taşlıkta oturuyorlar. Nesrin'in feryadı üzerine yerlerinde ayaklandılar. Benim ve Vehbi'nin otomobilden çıktığımızı görür görmez en önde Semiramisciğim ve Güzinciğim aaa diye haykıra haykıra üzerimize koşuştular. Boynumuza sarıldılar. Cemil orada bahçede kendi kendine oynuyordu. O da ötekiler gibi şaşırdı üstüme koştu. Gözlerimden yaş boşandı. Kemal-i iştiyakla çocuklarıma sarıldım. Ayrılamadım. Lakırdı da söyleyemedim. Arkasından Ziyacığım sarıldı. Nasıl sevindiklerini anlatamam. O hal görecek bir hal idi. “Ne ile geldiniz” diye soruyorlar. Sami Bey’e niye söylemedin diye çıkıştılar. Tertibimizi, Sami Bey’e tenbih ettiğimizi anlattık. Hepimiz orada kapının önünde, merdivenin üstünde taraça gibi balkon taşlıkta oturduk. O saatte orası gölge. Gayet iyi. Sokaklardan gelen geçen çok. Pek eğlenceli. Haydar Bey odasında uykuda imiş. Yarım saat kadar sonra o da geldi. Bizi görür görmez bir şaşırdı. Bana sarıldı. Herkes bir ağızdan ona da işi anlattılar. Ben içeride Semiramis'e şekerini verdim. Vehbi de girdi. Kolonyasını ve şekerini ve çocuklara aldığı şekeri ve Ziya’nın havyarını verdi. Cemil’in oyuncaklarını verdik. Vehbi kırmızılı mavili yıldızlar çıkaran oyuncağı getirdiğini söyledi. Ben de züğürt büyük babanın getirdiği oyuncak diye mukavvadan kaz yavrusunu verdim. Cemil pek sevindi. Büyüklerin de pek hoşlarına gitti. Akşam geç zaman komşu bir Alman var. Onları hükümet mektep binaları içun Avrupa’dan tahsis olarak getirtmiş. Burada da Kemal Bey’in vefatından sonra da bizimkiler yaptıkları mektebin mühendisi olarak onu almışlar. Havyar ile rakı içtiler. Benim midem biraz iyi değildi. Bütün bütün bozulmasın diye korktum. Yalnız çorba içtim. Bakla ezmesi yedim ve çikolatalı muhallebi yedim. Gece Haydar Bey beni Güzin’i Nesrin’i Vehbi’yi ve Sami’yi (Karpiç’e) götürdü. Bizimkilere yakın. Gayet güzel lokanta, gazino. Önünde şık taraça, bahçe, hoş. Hep elektrikler donanmış. Caz band çalıyor. Binanın haricine bahçeye karşu taraçaya oturduk. Ziya ile Semiramis çıkmadılar. Ortada dans oluyor. Gayet şık ve çoğu çıplak frenk kıyafetinde hanımlar. Bir aralık yanımıza Bedi’ Bey geldi. Yarın İstanbul’a inecekmiş. Oradan Rodos’a gidecekmiş. Dönecekmiş. Sonra da Amerika’ya Washington Sefareti’ne baş katip olmuş oraya gidecekmiş. (Annem de Bükreş’e Selahaddin’in yanına gidecek) diyor. Şapkalı şişmanca bir madam dans ediyordu. Dans bitti. Yanımıza geldi. [Peşine] gayet samimane bir surette Said Bey diye bana el verdi. Meğer Afife Hanım değil mi imiş. Yanımıza oturdu. Haydar Bey’e prezante ettim. Bedi’ Bey de beraber. Biraz sonra daha yemek yiyiyorlarmış. Başka arkadaşları da varmış. Masalarına gittiler. Arkalarından bizim masaya Sadullah Bey geldi. Sabık Teşrifat Nazırı ve merhum Faik Bey’in mahdumu Memduh Bey’in damadı olan zattır. Beni pek sever. Vehbi ile de Hariciye’den ahbab. Ankara’da şehbender idi. Şimdi burada Hariciye’de. Nesrin’i dans ettirdi. Haremi Pangaltı’da Memduh Bey’in yanında imiş. Gelecekmiş. Velhasıl biraz üşüdüğümüz için saat on birde eve geldik. Vehbi de geldi. Oradan otobüse bindi oteline gitti. Ziya Bey ve Semiramis daha yatmamışlar. Biraz sonra yattık. Israr ettim evin üstünde bir oda varmış. Güzin Nesrin orada yatıyorlarmış. Ben de orada biraz yatacağım dedim. Biz (Kapriç’te) iken Hayri Bey (Ben beyefendiyi orada yatırmam) demiş. Kendisi Sami Bey’le oraya çıkmış. Nesrin ile yatmışlar. Aşağıda Hayri Bey'in odasına güzel karyola ile Semiramisciğim bana yatak yapmış. Odayı hazırlamış. Bir tarafa da Güzin’e karyola kurmuş. Biz Güzin’le orada yattık. Sabahleyin gölge oluyor. Onbirde yattım. Pek rahat uyudum. Sabahleyin saat yedi buçukta uyandım. Güzin de kalktı. Semiramis falan hep kalkmışlar. Haydar Bey’in odasının balkonunda kahvelerimizi içtik. Haydar, Ziya ve Hayri Bey’ler gittiler. Bugün işleri varmış. Öğle yemeğine gelmeyeceklermiş. Ben hırka yerine arkamda Ziya Bey’in kalın bir paltosuyla oturdum. Bu mektubu yazdım. Güzin baş ucumda bekliyor posta götürecek. Siz taşındığınız vakti bir gün evvel bana yazınız da nafile mektubumu Kadıköyü’ne göndermeyeyim. (Elinize vaktiyle gelmez) Seni, Müzdan’ı, Hakkımı, Bülendimi öperim. Şadiye’ye ve Emine’ye selam. Ben pek iyiyim. Buradakiler hep iyi. Afiyette olunuz benim sevgili Adviyeciğim. Said." yazılı.-
dc.format13,4-21,4 cm-
dc.formatEl yazısı - Handwriting-
dc.languageOsmanlı Türkçesi - Ottoman Turkish-
dc.relation.otherArşivi Parçalamak: Bir Osmanlı Ailesinde Temsil, Kimlik, Hafıza. 21 Ocak-23 Mart 2014 - Dismantling the Archive: Representation, Identity, Memory in an Ottoman Family. 21 January-23 March 2014-
dc.rightsOpen Access-
dc.subjectSeyahat-
dc.subjectYolculuk-
dc.subjectHediye-
dc.subjectRestoran-
dc.subjectTravel-
dc.subjectGift-
dc.subjectRestaurant-
dc.subjectAnkara-
dc.subjectGündelik hayat-
dc.subject.otherDaily life-
dc.titleSaid Bey'in Ankara'dan karısı Adviye Hanım'a gönderdiği mektup-
dc.typeMektup - Letter-
dc.locationSALT Research-
dc.catalogedbyEce Zerman-
dc.date.cataloged2011-00-00-
dc.date.acquisition2011-00-00-
dc.format.numberofscans4-
dc.format.numberofpages1-
dcterms.accrualMethodDonation-
CollectionsDocuments
Files
File Description SizeFormat 
AFMSBTDOC028.jpg726.19 KBJPEG
AFMSBTDOC028A1.jpg732.17 KBJPEG
AFMSBTDOC028A2.jpg733.32 KBJPEG
AFMSBTDOC028A3.jpg734.07 KBJPEG